HIV Korkusu (HIV Fobisi) ve Aids Takıntısı Nedir ve Nasıl Tedavi Edilir

Buglemmm

Bugun gunumuzde bi cok kisi hiv olduğunu düşünmekte ve ömrünü boşu boşuna heba etmektedir. Bu kişiler, testleri sürekli temiz çıkmakta, buna rağmen internetten bu hastalığı araştırmakta, bunun belirtilerini yaşamakta ve tetkik yaptırmaya devam etmektedir. HIV ya da AIDS korkusu yaşayan kişiler HIV ile enfekte olduklarını düşünerek korku ve kaygı yaşamaktadırlar. Aslında birçoğunda HIV bulaşması için gerekli olan riskler yoktur. Örneğin korunmalı ilişkide bulunmuştur. Ancak HIV açısında hiçbir risk içermemesi, onun yaşamındaki HIV/AIDS korkusunu azaltmaz. Bu korku nedeniyle birçok farklı HIV testleri yaptırır. Bunların negatif çıkması iç dünyasını rahatlatmaz. Tersine aşırı endişe, kalp çarpıntısı, nefeste sıkışma, terleme, suçluluk duygusu ve korku hissedebilir. Bu bir takıntı hastalığı, yani obsesif kompulsif bozukluktur. Kendiliğinden bilince gelen, kişinin saçma ve yanlış olduğunu bildiği düşünce veya imajlara obsesyon veya saplantı denir. Bu saplantıdan kurtulmak için yapılan eylemlere ise kompulsiyon denir. Toplum içinde vesvese olarak da adlandırılır. “HIV/AIDS miyim acaba?” korkusu da aslında bir çeşit takıntıdır. Buna obsesif kompulsif bozukluk da denir. Obsesif kompulsif bozukluk da tekrarlayıcı davranışlara rastlanır. El yıkama, sıraya koyma, kontrol etme şeklinde olabilir. Ya da zihinsel olarak tekrarlayıcı dua etme, sayı sayma, sözcükleri sessiz bir biçimde yineleme gibi olabilir. Kişi mikrop bulaşmasın diye sık sık ellerini yıkayabilir. Ellerini veya vücudunun diğer bölgelerini defalarca yıkayıp cildine zarar verebilir. Herkesi kendi kurallarına uymaya zorlayabilir. HIV veya AIDS korkusu olan kişiler ise genellikle başlangıçta bir hayat kadını ile sex yapmıştır. Eğer prezervatif kullanmamışsa sıkıntıları daha fazla hisseder. HIV ve AIDS konusunu araştırdıktan sonra, bu hastalığın belirtilerini vücutlarında hissetmeye başlar. Aslında testler negatiftir. Ancak bu onları rahatlatmaz. Sürekli çok yoğun vicdan azabı ve suçluluk duyar. Çünkü beyin, pozitif olduğunu bir defa inanmıştır. Beyin karşısına çıkan bir konu için önce geçmiş deneyimlere göre bir karar verir. Daha sonra verdiği bu kararın gerçekleşmesi için çaba gösterir. Bu beynin ters bir özelliğidir ve bir yönden de tehlikeli bir durum olabilir. Örneğin beyin başına gelmesinden en çok korktuğu şeye odaklanır ve daha sonra onu size çeker. Böylece korktuğunu başınıza getirir. HIV korkusu olan kişi sürekli hastalıklardan korkar ve bir süre sonra HIV olmasa bile bazı ruhsal hastalıklara yakalanır. Bunun dışında tansiyon, diabetes mellitus, yaygın vücut ağrıları, cinsel sorunlar gibi rahatsızlıklar da olabilir. Tekrar tekrar test yaptırır. Testler yanlış yapılıyor diyerek tekrar tekrar yaptırmak isteyebilir. Test yaptırdıktan sonra rahatlar, ancak birkaç gün sonra ya test yanlışsa düşünceleri tekrar gelir. Zihne gelen korkular ve hayaller çok rahatsız edici olabilmektedir. Mesela evli kişiler bunu eşine ve çocuğuna bulaştıracağını, ailenin onu dışlayacağını düşünür. Bu kişiler çok yoğun vicdan azabı ve suçluluk hissederler. Hatta bazılarında intihar düşüncesi bile gelebilir. Çünkü burada rahatsızlığı en çok tetikleyen HIV olmak değil, eşin veya ailenin diğer bireyleri hatta çocukların onu dışlama, değersizleştirme ihtimalini düşünmektir. Test yaptırdıktan sonra negatif çıkması kişiyi geçici olarak rahatlatır. Sonra olay tekrar başlar. Yeniden test yaptırır, korku dolu saatlerle sonuç bekler. Sonra rahatlar. Sonra virüs için “ya gözden kaçmışsa” diye düşünür, test yaptırmaya gider. Sonra rahatlar. Sonra tekrar test yaptırır. Sonra rahatlar. …. Bu kısır döngü böyle devam eder gider. Sürekli internetten yapılan araştırmalar. Bu kişiler sürekli olarak internetten hastalık bulgularını araştırır. Google ve internetteki forumlardaki hemen tüm yazıları okumaya çalışır. MSN veya skype ile arkadaşlarından bilgi alır. Facebook gibi sosyal ağlara girerek kendisi gibi insanlarla konuşmak ve yazışmak ister. Psikolojik sağlığın giderek bozulması beden sağlığını da bozar. İnternette AIDS belirtisi olarak okuduğu hastalıkları hissetmeye başlar. Dilde kabarma olduğunu okur, kendi dilinde kabarma fark eder. AIDS hastalığında ishal geliştiğini öğrenir, ertesi gün ishal olur. Bu şekilde vücut, hastalık bulgularını taklit etmeye başlar. HIV ile ilgili bulaşma yolları, risklerin analizi ve tekrarlayan test sonuçları hiçbir zaman tam olarak onu ikna etmez. Çevresindeki kişilere HIV’li olduğuna inandırmaya çalışır. Pek çok kişiyle konuşur. Üroloji, enfeksiyon ve dahiliye doktorlarına gider. Testler negatif çıktıkça endişe artar. HIV pozitif olduğunu söyleyecek bir doktor aramaya başlar, kapı kapı dolaşır. Bir süre sonra insanlar ve doktorlar ondan sıkılmaya başlar. Çünkü sürekli aynı şeyleri anlattığı için çevredekiler artık onu dinlemek istemez. İçine düştüğü durumun aslında ruhsal bir sorun olduğuna inanmaz. Giderek anlaşılamama, yalnızlık ve çaresizlik duyguları şiddetlenir. Tüm bu süreçler bilinç dışıdır ve kişinin kontrolünde değildir. Bu kişiler zaten duygusal olarak hassas kişilerdir. Bu kişiler kişilik olarak eleştiriye hassas, mükemmelci, kontrolcüdür. Birinin onların kusurlarından bahsetmesine dayanamazlar. Genellikle çocukluk çağında otoriter bir anne veya baba vardır. Ayrıca bu süreçte temizlik davranışlarında zamanla artma olabilir. Bu aslında ruhsal bir kirliliktir ve dış bölgeleri temizleyerek gidermeye çalışır. Bazı dindar kişiler ise sürekli ibadet yapmaya başlarlar. Bu hastalığın korunmasız vajinal ilişkide bulaşması 1/2000 civarında olması rahatlatmaz. Hatta bazı doktorların 6 ay veya 1 yıl boyunca test yaptırmalarını söylemesi endişeyi artırır. Aslında bu süre ağır kanserli kişiler için geçerlidir. Sağlıklı kişilerde elisa testi için 90 gün, combo için 28 gün, son jenerasyon combo için 14 gün yeterlidir. Tüm bilgiler kişiyi rahatlatmadığı için sürekli kendisine olumsuz bir şeyler söyleyecek insanları arar durur. Takıntısı olan kişiler, bunun verdiği bunaltıyı hafifletmek için alkol veya uyuşturucu madde kullanabilir. Bazı kişiler ise metafizik konularla ilgilenebilir veya cinlerin musallat olduğunu düşünerek buna yönelik tedbirlere başvurabilir. Tedavi olmadıkça takıntı uzayabilir. Tedavinin geciktirilmesi durumlarında, kişinin hastalığına giderek kayıtsız kalması görülebilir. Bu gibi durumlarda özellikle yakın çevresi çok rahatsız olmaktadır. Örneğin eşi sürekli donuk durduğunu söyleyerek şikayet edebilir. HIV bulaşacak korkusuyla eşiyle cinsellikten kaçınabilir. Çocuklara bulaşır korkusuyla onlardan uzak durabilir. Çevrenin giderek ondan uzaklaşması ve hastalıklı görmesi sonucu yalnızlaşma ve intihar düşünceleri gelişebilir. Bu rahatsızlık beyinle ve ruhsal durumla ilgili bir rahatsızlıktır. Amerika tanı kriterlerine göre, günde 1 saatten fazla bu takıntılı durumlarla meşgul olan kişilerin tedavi olması önerilmektedir. Psikoterapiye cevap genellikle iyidir. Özellikle dinamik psikoterapi tekniği kullanılır. İlaç tedavisinin yararı genellikle azdır. Bu rahatsızlık tedavi edilmediği zaman, kişide giderek halsizlik, yaygın vücut ağrıları, sindirim sistemi sorunları veya cinsel bazı sorunların gelişimine neden olabilir. Ya da başka ruhsal sorunlara dönüşebilir. Örneğin boşluk hissi, hayattan zevk alamama, her şeyin anlamsızlaşması, öfke kontrolünün bozulması gibi durumlar olabilir. Test yaptırmaya yıllarca devam edebilir, çünkü ona göre testler yanılmaktadır. Psikolojisi o kadar bozulmuştur ki yaşamına devam etmekte zorlanır. Bu şekilde hayatının güzel yılları geçer gider. Bu yazı Dr. Timur Harzadın tarafından yazılmış olup linkteki kaynaktan alıntılanmıştır.

Cevaplar

Bu yazı bence ben de dahil sitedeki hemen hemen herkesi kapsıyor. Hepimizin 90. Günden sonra bu olayı bırakması ve hayatını yaşamaya devam etmesi lazım. Tabi bazı dersler çıkararak

Alyna

bi varamadim ki otuza tamam psikolojik olsun kardes dilde beyazlikdami vucut yapiyor evet kafayi yedim arastirmadan duramiyorum ama haklisin

bitikk

Birik seni çok iyi anlıyorum beterin bende

Baz
Cevap yaz Üye Ol Soru Sor Arama Yap