Bilgi paylaşalım biraz da
asis27
HIV, Human Immunodeficiency Virus(Bağılıklık Sistemi Yetersizliği Virüsü) olarak da bilinir. HIV olarak tanınan retro virüs, metabolizmaya birkez girdiğinde, vücüdun savunucu hücreleri olarak bilinen CD4 ve CD8'leri size düşman hale getirir. Vücut tehdit olarak görmeye başladığı beyaz kan hücrelerini elimine etmeye başlar. Eğer gerekli anti retro viral tedavi uygulanmazsa, HIV virüsü birkaç yıl içinde AIDS'e dönüşür. HIV bünye ile ilk temas ettiğinde 1 ile 6 haftalık bir akut sendrom yaşatır. Ancak belirtilerinden hiçbiri özel değildir ve çoğunlukla grip, faranjit gibi hastalıklarla karıştırılır.
Bilindiği üzere HIV, temel olarak iki şekilde bulaşır. Kan teması ve cinsel ilişki. Zira virüsün en sıkı şekilde yapılandığı konumlar, vücutta bulunan bu tür sıvılardır. HIV pozitif bir kişiyle sarılmak, yemek yemek ve aynı tuvalete girmek virüsün yayılmasını "kesinlikle" sağlamaz. Stocrin, Kaledra, Strilbid gibi ilaçlar sayesinde virüs, geçemeyeceği bir kaleye hapsedilir. Bu tür ilaçların yan etkileri(kusma, kabuslar, ağrılar, denge kaybı, karaciğer yetmezliği) azımsanmayacak düzeydedir. Ne var ki zaman içerisinde, bünye bu tür ilaçlara bağışıklık gösterrebilir. Dolayısıyla ilaçlarını düzenli kullanan bir kişinin bile tahmini yaşam ömrü sıradan insanlara göre 10 yıl azdır. Neyse ki bilim insanları bir çözüm bulmanın eşiğindeler: Bu ölümcül virüsü taşıyan hastalar, virüsün çoğalmasını engellemek için anti-retroviral ilaçların toksik bir karışımını kullanmak zorunda. Bununla birlikte, bilim insanlarının son keşfi CRISPR / Cas9, vücuttaki tüm HIV-1 DNA'sı da dahil olmak üzere makas benzeri hassasiyetle vücudun herhangi bir genetik kodunu kesmek üzere programlanabilir. DNA'yı ortadan kaldırırsanız, virüsün kendisinin kopyalanmasını da engelleyebilirsiniz. Molecular Therapy dergisinde yayınlanan çalışmaya göre, farelerin vücudunda CRISPR yapısı sayesinde virüs kalmadı. Bilim insanları, bu teknikle fare organları ve dokularındaki enfeksiyonun izlerini başarıyla kaldırdığını ispatlamış oldular. Bununla birlikte, bu kesin bir çözüm değil ve insanlar üzerinde test edilmesi şart. Fakat bilim insanları bulgulardan yeterince faydalanabilirse, bu teknik çok yakın gelecekte insanlar üzerinde denenebilir.